Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 3 Ekim 1931’de faaliyete başlamasından bu yana 93. yılını kutluyor. 93 yıllık süreçte Merkez Bankası’nda 27 başkan görev aldı ve Türkiye ekonomisinin yönlendirilmesinde kilit bir rol oynadı.
Merkez Bankası’nın kuruluş aşamasında, diğer ülkelerin merkez bankaları ile iş birliği yapıldı. Örneğin, 1928’de Hollanda Merkez Bankası Başkanı Dr. Gerard Vissering Türkiye’ye davet edilerek, “Türkiye’de Nakit İstikrarı ve Bir Merkezi İhraç Bankası Tesisi” raporunu hazırladı. Ayrıca, İtalyan uzman Kont Volpi de merkez bankasının önemine vurgu yaptı ve Türk Lirası’nın istikrarı için bağımsız bir merkez bankası gerektiğini belirtti.
1930 yılında Lozan Üniversitesi’nden Prof. Leon Morf’un katkılarıyla hazırlanan yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildi. 1715 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu ile 3 Ekim 1931’de banka faaliyete başladı. Merkez Bankası’nın işlevlerini düzenleyen bu kanun, zamanla yapılan eklemelerle günümüz yapısına ulaşmasını sağladı.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Merkez Bankası kamu finansman açığını kapatmaya yönelik politikalar izledi. 1950’lerde büyüme ve hızlı kalkınma hedeflerine ulaşmak için Merkez Bankası’nın kaynakları kamunun kullanımına açıldı. Bu dönemde ayrıca 1955’te banknot matbaası kuruldu ve 1957’den itibaren banknotlar Türkiye’de basılmaya başlandı.
1960’larda sanayinin gelişimi ve genişlemeci para politikaları ön planda tutuldu. 14 Ocak 1970’te kabul edilen 1211 sayılı TCMB Kanunu ile Banka’nın yetki ve görevleri genişletildi. Bu değişiklikle Merkez Bankası’nın anonim şirket statüsü korundu, sermaye miktarı artırıldı ve yönetim yapısı güçlendirildi. Banka’nın yönetim komitesi ve İdare Meclisi’nde değişiklikler yapıldı.
1980’lerde Türkiye ekonomisinde yapısal bir dönüşüm başladı. 24 Ocak 1980 kararları ile sabit kur rejiminden esnek döviz kuru rejimine geçildi ve para politikalarında piyasa koşullarına uyum sağlandı. Merkez Bankası, 1983’te döviz rezervlerini etkin bir şekilde yönetme yetkisi kazandı ve 1987’de açık piyasa işlemlerine başladı.
1989’da Türk Lirası konvertibl ilan edilerek daha esnek bir döviz kuru rejimine geçildi. 21 Nisan 1994’te Hazine’nin Merkez Bankası kaynaklarını kullanımına sınır getirildi. 1997’de imzalanan protokol ile Hazine’nin TCMB’den kısa vadeli avans kullanması yasaklandı.
2001 krizi sonrası, Merkez Bankası’nın para politikası uygulamaları ile ilgili olarak araç bağımsızlığı kazandı. 25 Nisan 2001’de yapılan düzenlemelerle TCMB’nin temel amacı olarak fiyat istikrarı öne çıkarıldı. Banka, hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını desteklemekle birlikte, önceliği fiyat istikrarına verdi.
2002’de enflasyon hedeflemesi rejimine geçildi ve bu rejimin ön koşulları 2005’e kadar sağlandı. Bu süreçte Merkez Bankası’nın kurumsal yapısı ve teknik altyapısı güçlendirildi. 2006 yılında açık enflasyon hedeflemesi uygulanmaya başlandı. 1 Ocak 2005’te Türk Lirası’ndan 6 sıfır atıldı ve “Yeni Türk Lirası” tedavüle çıktı. 1 Ocak 2009’da “yeni” ifadesi kaldırıldı ve banknotlar yenilendi.
Günümüzde Merkez Bankası, yasal statüsü gereği anonim şirket yapısını koruyor. Sermaye yapısı 25 bin lira olarak belirlenmiş olup hisse senetleri (A), (B), (C) ve (D) olmak üzere 4 sınıfa ayrılmıştır. Bu yapının büyük çoğunluğu Hazine’ye ve Türkiye’deki milli bankalara aittir.
Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve bunu sürdürebilmektir. Banka, finansal istikrarı sağlama hedefi doğrultusunda çalışmalarına devam ediyor.
Kuruluşundan bu yana 27 başkanın görev yaptığı Merkez Bankası’nın ilk başkanı Selahattin Çam olmuştur (1931-1938). Şu anki başkan ise Dr. Hafize Gaye Erkan‘dır (Haziran 2023 – günümüz).
93 yıllık tarihi boyunca Türkiye ekonomisine yön veren Merkez Bankası, global ekonominin dinamiklerine uygun stratejiler geliştirmeye devam ediyor. Dijitalleşme, finansal istikrar ve para politikalarının etkinliği konularında çalışmalarını sürdüren Merkez Bankası, nitelikli insan kaynağı ve güçlü teknik kapasitesi ile Türkiye’nin ekonomik gelişimine katkı sağlamayı amaçlıyor.