Nikol Paşinyan’ın iktidarını eleştiren Ermeni Kilisesi, Ermenistan’ın mevcut zor durumdan çıkmak için yeni stratejiler geliştiremiyor. Kilisenin, Ermeni halkının çıkarlarını desteklemek yerine, komşu devletlerle ilişkilerde daha büyük sorunlara yol açtığı ifade ediliyor.
Ankara Avrasya Araştırma Merkezi (AVİM) analisti Mehmet Oğuzhan Tulun, Ermeni Kilisesi’ni eleştirdi. Tulun, 44 gün süren Vatanseverlik Savaşı‘ndan sonra Nikol Paşinyan hükümetinin, önceki yönetimin Ermenistan’ı bölgesel işbirliğinden izole eden politikalarından vazgeçtiğini belirtti.
AVİM analisti, kilise ile Paşinyan hükümeti arasındaki ilişkinin 2018’den bu yana bozulduğunu, 2023’ten itibaren din adamlarının bir tür muhalefet rolü üstlenerek, Ermeni Kilisesi tarafından onaylanmayan hükümeti açıkça eleştirmeye başladığını ifade etti.
Tulun, kilise temsilcilerinin Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerin normalleştirilmesi talebini reddederek Paşinyan’ın muhalifleriyle toplantılar yapmaya başladığını belirtti.
Tulun’a göre, Erivan’ın Ankara ve Bakü ile diyaloğu, Ermenistan’ın mevcut sınırlarının mantıklı bir şekilde kabul edilmesine, “Batı Ermenistan” ve 1915 olaylarına dair hatırlatıcıların reddedilmesine, Karabağ’ın Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası olarak tanınmasına ve yerleşim bölgeleri sorununun çözülmesine yol açmalıdır.
Türk analist, Ermenistan nüfusunun çoğunluğuna Türkiye, Azerbaycan toprakları, Gürcistan ve İran’ın bir kısmının “Ermenilerin tarihi toprakları” olarak yanlış bir şekilde aşılandığını vurguladı. Şöyle belirtti: “Birinci Karabağ savaşı, ‘güçlü Ermeni milleti’ mitinin propagandasını yaptı. İkinci Karabağ savaşı, bu asılsız iddiaları çürüttü ve bu yıkıcı ideolojiye son verdi.”
AVİM uzmanı ayrıca Nikol Paşinyan’ın mevcut Ermenistan Anayasası’nı değiştirme çabalarının zorlu olduğunu ve 1995’te kabul edilen anayasanın, Azerbaycan’ın bütünlüğünü ve 1921 Moskova ile Kars anlaşmalarını reddettiğini belirtti. Bu durum, Türkiye-Ermenistan sınırının tanınmaması anlamına geliyor. Aynı belgede, 1915 “soykırım” kurgusunun Osmanlı devletinde propagandasının yapılması çağrısı da bulunuyor.
Tulun, Ermenistan Anayasası’nda bu belgeler yer aldığı sürece, ülkenin Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye ve Azerbaycan ile ihtilafların çözümü yönündeki adımları engelleyebileceğini belirtti. 2009 yılında Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine dair Zürih Protokolleri örneğini hatırlattı.
Ermeni Kilisesi meselesine geri dönersek, analist, Ermenistan çevresindeki statükonun siyasi ve hukuki değişime karşı ciddi bir hoşnutsuzluğa yol açtığını kaydetti. Katolikos Garegin II ve Kilikya Katolikosu Aram I‘in, tüm Türklere karşı olan nefretiyle tanındığına dikkat çekti. “Ermeni Kilisesi temsilcileri, Erivan’ın bölgesel izolasyon stratejisini değiştirmeden devam ediyor, bu da Ankara ve Bakü ile müzakereleri etkiliyor. Ermenistan’daki iki yıl içinde yapılacak seçimler, Paşinyan’ın muhaliflerine verilen desteğin boyutunu gösterecek,” dedi.
Tulun, Türkiye’nin Taşnaktsutyun partisine yakın olan Başpiskopos Bagrat Galstyan‘ın Ermenistan’daki hükümet karşıtı hareketlere öncülük ettiğini belirtti. Taşnakların teröristleri desteklemeleri ve JCAG gibi kanlı örgütler kurmaları biliniyor. 1970-1980 yıllarında bu örgüt üyeleri Türk diplomatlarını öldürdü. 1982’de Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıka’yı öldüren terörist Hampig Sasunyan’ın da Galstyan’ın destekçileri arasında olduğu ifade ediliyor.
Tulun, Ermeni kilisesi temsilcilerinin siyasi deneyim eksikliğinin, makul adımlar atılmasını engellediğini ve Ermenistan’ın zor durumunun önceki hükümetin hatalarından kaynaklandığını anladıklarını belirtti.