Dünya genelinde 3 binden fazla tür, doğal afetler nedeniyle yok olma riskiyle karşı karşıya. Bu türlerin çoğu, deprem, kasırga veya volkanik patlamalara karşı savunmasız adalarda veya bölgelerde yaşıyor. Araştırmacılar, acil koruma önlemlerinin alınmasını öneriyor.
Doğal Afetler ve Canlı Türlerinin Riskleri
Dünya genelinde 3 binden fazla tür, deprem, kasırga, tsunami ve volkanik patlamalar gibi doğal afetler nedeniyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu türlerin büyük bir kısmı, doğal afetlerin sıkça yaşandığı adalarda veya riskli bölgelerde yaşıyor. Araştırmalar, bu türlerin korunması için acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor.
Doğal Afetlerin Türler Üzerindeki Etkileri
Doğal afetler, memeliler, kuşlar, sürüngenler ve amfibiler için yok olma riskini artırıyor. Ayrıca, bu afetler, insan kaynaklı tehlikelerle birleşerek olumsuz etkilerini daha da şiddetlendirebiliyor. Sao Paulo Araştırma Vakfı (FAPESP) tarafından finanse edilen bir çalışmada, deprem, kasırga, tsunami ve volkanik patlamaların 3 binden fazla kara omurgalı türünü yok olma riskiyle karşı karşıya bıraktığı tahmin ediliyor.
Araştırma ekibi, maksimum 1.100 olgun birey nüfusuna sahip veya 2.500 kilometrekareden daha küçük bir alanda yaşayan amfibiler, kuşlar, memeliler ve sürüngen türlerini inceledi. Çalışma, bu türlerin yaşam alanlarının tehlikeli doğal olayların yaşandığı bölgelerle örtüşmesi durumunda yok olma riskinin arttığını belirtiyor.
Adalarda Yaşayan Türler ve Bölgesel Tehditler
Çalışmanın baş yazarı Fernando Gonçalves, “Dünya genelinde 8.813 türün çok küçük bir nüfusa ve sınırlı bir yaşam alanına sahip olduğunu tespit ettik. Tahminlerimize göre, bu türlerin yüzde 42’si (3.722) son 50 yılda bir veya daha fazla tehlikeli doğal olayın yaşandığı bölgelerde bulunuyor” dedi.
Araştırmanın bir bölümü, Gonçalves’in Brezilya’daki Sao Paulo Eyalet Üniversitesi Biyobilimler Enstitüsü’nde (IB-UNESP) yürüttüğü doktora sonrası araştırma sırasında gerçekleştirildi.
Koruma Önlemleri ve Gelecek
Doğal afetlerden etkilenen türlerin yüzde 70’i adalarda yaşıyor. Bu türlerin yüzde 34’ü ise Meksika’nın güneyinden Arjantin’in kuzeyine kadar uzanan Neotropik biyocoğrafik bölgede bulunuyor. Araştırmacılar, tehlike altındaki türlerin korunması için ekolojik koridorlar oluşturulması, esaret altında üreme ve popülasyonların güvenli alanlara taşınması gibi önlemler alınmasını öneriyor. Bu türlerin korunması, biyoçeşitliliğin sürdürülmesi açısından kritik önem taşıyor.