Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Joyce Msuya, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde bulunan Cibaliya Mülteci Kampı’na yönelik saldırılarına sert tepki göstererek, “Bu vahşet son bulmalı” dedi.
Msuya, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail’in özellikle Cibaliya Kampı bölgesine yönelik yoğun saldırılarının altını çizdi. Msuya, “Filistinlilerin, İsrail güçlerinin kuşatması altında akıl almaz acılar çektiği Gazze’nin kuzeyinden gelen haberler dehşet verici. Bu vahşet son bulmalı” ifadelerini kullandı.
Msuya, saldırıların korkunç boyutlara ulaştığını ve bölgedeki insani krizin giderek derinleştiğini belirterek, İsrail’in hastaneleri hedef alıp, ilk yardım görevlilerini engellediğini vurguladı.
Msuya, uluslararası insani hukukun gerekliliklerine dikkat çekerek, sivillerin, sağlık çalışanlarının ve sağlık tesislerinin korunması gerektiğini hatırlattı. Bu çerçevede, İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) kararlarına uyması gerektiğini belirtti.
İsrail ordusu, yaklaşık 15 gündür kuşatma altında tuttuğu Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliya Mülteci Kampı’na şiddetli saldırılar düzenliyor. Bu süre zarfında, Gazze’nin kuzeyindeki Filistinliler büyük acılar yaşıyor.
Gazze’deki Filistin Sivil Savunma Müdürlüğü’ne göre, İsrail ordusunun son 15 gündeki saldırılarında, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 400’den fazla Filistinli yaşamını yitirdi ve yüzlerce kişi yaralandı.
İsrail Ordusu, 6 Ekim’de Cibaliya Mülteci Kampı başta olmak üzere Gazze’nin kuzeyine kara saldırısı başlattı. İsrail basınına göre bu adım, “generallerin planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yerleri açmak adına Filistinlilerin bölgeden zorla göç ettirilmesine yönelik bir stratejinin parçası olarak atıldı.
İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, sosyal medya üzerinden Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun, Cibaliya ve Beyt Lahiya‘daki Filistinlilere bu bölgeleri terk etmeleri yönünde uyarıda bulundu.
“Generaller Planı” adı verilen bu plan, Gazze’nin kuzeyinden zorunlu tahliyeleri amaçlıyor ve bu süreçte, bölgede kalan Filistinlilere “düşman unsur” muamelesi yapılmasını öngörüyor.