Azerbaycan, Pakistan-Çin ortak yapımı olan JF-17 savaş uçağının en güçlü versiyonu olan Blok III’ü envanterine katmaya hazırlanıyor. Bu gelişme, Türkiye için stratejik bir kapı açma potansiyeline sahip. Uzmanlar, JF-17’lere entegre edilecek Türk mühimmatlarının, Ankara-Bakü-İslamabad üçgeninde yeni ve kritik bir dönem başlatabileceği görüşünde.
Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’da önemli bir savunma sanayii fuarı gerçekleşti. Medyada süreç, Türk firmalar ve orada imza attıkları başarılı işler üzerinden ele alınsa da, gözlerden kaçmaması gereken önemli bir nokta daha var. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, etkinlik sırasında Azerbaycan’ın Pakistan’dan sipariş ettiği JF-17 Blok III savaş uçağını yakından inceledi. Bu uçağın yakın zamanda Azerbaycan envanterine katılacağı zaten biliniyordu.
Bugün üzerinde duracağımız konu, bu uçaklara Türkiye’nin yerli ve milli imkanlarla geliştirdiği sistem ve mühimmatların eklenmesi ihtimali. Henüz resmi bir açıklama olmasa da, Blok II’de kullanılan Türk sistemleri ve Blok III için benzer bir yol haritası izlenmesi olasılığı göz ardı edilmemeli.
Savunma Sanayii Araştırmacısı Ahmet Alemdar, JF-17 savaş uçağının özellikleri hakkında şu bilgileri verdi:
JF-17 savaş uçağı, Pakistan ile Çin’in ortak geliştirme ve üretim faaliyetleriyle ortaya çıkmış bir projedir. Pakistan Hava Kuvvetleri’nin modern savaş uçakları arasında yer almaktadır. Proje 2000’li yılların başında başlamış ve günümüzdeki en son ürün olan Blok III seviyesine yükseltilmiştir. Bu uçaklar, özellikle Afrika, Orta Doğu ve Güney Asya’daki ihalelerde maliyet-etkin bir alternatif sunmaktadır. Ancak, Çin menşeli ürünlere karşı küresel bir direnç bulunmaktadır. Bu, JF-17’nin ‘gelişmekte olan ülkeler için’ uygun bir çözüm olma potansiyelini azaltmamaktadır.
Alemdar’a göre, Azerbaycan’ın JF-17 Blok III talebinin birkaç nedeni bulunmaktadır. Bu model, serideki en önemli iyileştirmeleri barındırmaktadır. En dikkat çekici özelliklerden biri, AESA radar sistemidir. Bu sistem sayesinde hava-hava muharebelerinde hedef tespiti ve izleme kapasitesi önemli ölçüde artmıştır. Ayrıca, Blok III, PL-15 gibi daha gelişmiş uzun menzilli hava-hava füzelerini kullanabilmektedir. Pilotların durumsal farkındalıklarını artıran dijital bir kokpit ve daha gelişmiş aviyonik sistemlerle donatılmıştır. Elektronik harp kabiliyetleri de dikkat çekmektedir. Blok III, eski modellerden çok daha güçlü bir motorla donatılmıştır.
Azerbaycan Hava Kuvvetleri, modernizasyon için önemli kaynaklar ayırmaktadır. Dağlık Karabağ’daki çatışmaların kesin olarak sona ermemesi ve bölgedeki güvenlik durumunun belirsizliği, bu ihtiyacı tetiklemektedir. Türkiye’den SU-25 Laçin modernizasyon hizmeti ve Bayraktar AKINCI TİHA tedariki de bunun bir yansımasıdır.
Bakü yönetimi, hava üstünlüğünü sağlamlaştırmak için modern bir filo kurma amacındadır. Yeni nesil teknolojilere sahip bir platform arayışı içerisindedir. Blok III, bu açıdan uzun süredir gündemdedir. Azerbaycan’ın sorunlar yaşadığı Ermenistan’ın güçlü diasporası, batı menşeli bir uçağın tedarikinde çeşitli zorluklar çıkarabilirken, JF-17’nin Çin ve Pakistan menşeli olması, daha az diplomatik kısıtlama anlamına gelmektedir.
Pakistan ile Türkiye’nin savunma sanayiindeki iş birliği bilinen bir gerçektir. JF-17 savaş uçakları için Türkiye’nin geliştirdiği mühimmatların entegrasyonu merak konusudur. Ancak, bu noktada bu kararın hem askeri hem de siyasi boyutları bulunmaktadır. Ahmet Alemdar, “JF-17 savaş uçağının önceki versiyonlarında ASELSAN imzalı ASELPOD hedefleme podu kullanılmakta. Gökdoğan ve Bozdoğan hava-hava füzelerinin entegrasyonu gündemde,” diyor.
Azerbaycan’ın JF-17 Blok III alması durumunda, kendi ürettiği ve envanterinde bulunan mühimmatların entegrasyonu talep etmesi oldukça doğaldır. Alemdar, “ROKETSAN ile ortak geliştirme projeleri ile ortaya çıkan akıllı mühimmatların entegre edilmesi istenebilir. Ayrıca, tedarik edilen ÇAKIR, TEBER ve SOM gibi mühimmatların da entegrasyonu, operasyonel kabiliyetlerini artıracaktır,” şeklinde görüş bildirmektedir.
Bu entegrasyonlar, Türkiye’nin sadece Azerbaycan’a değil, JF-17 kullanıcılarına mühimmat ve alt sistem ihracatının kapılarını aralayabilir. Bu durum, Pakistan’ın da işine gelecektir. NATO standartlarında bir mühimmat kullanma fırsatı, ihracatlarını güçlendirebilir.
Tüm bu gelişmeler bir araya geldiğinde, Türkiye-Azerbaycan-Pakistan hattında güçlü bir iş birliği görünmektedir. Bu birliktelik, sadece barış zamanı değil, aynı zamanda savaş zamanında da geçerli olabilecek bir potansiyele sahiptir. Üç ülkenin bu alandaki iş birliği, dikkatle takip edilmesi gereken bir konu olarak öne çıkıyor.
Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, 3 Ekim Türk Devletleri İşbirliği Günü’nü Kutladı